15 Eylül 2012 Cumartesi

Stevie Wonder - Maçka Küçükçiftlik Park 14.09.2012

   'You gotta be cool, you gott be calm, you gotta stay together... All I know, all I know; love will save the day' ... İnönü Stadı'ndan yukarı Maçka'ya doğru uzanan kalabalığı yararak, konser alanına girdiğimde kulağıma bu sözler çalındı. İstanbul, pardon Türkiye'nin Stevie Wonder'a hasret kalmış binlerini, Küçükçiftlik Park'ta, sesi kim bilir hangi müzikçalardan yükselen Des'ree karşılıyordu. Bugüne kadar gördüğüm en Birleşmiş Milletler konser seyircisiyle de bu vesileyle karşılaşmış oldum. Nadir konser vermesiyle tanınan efsaneyi, ecnebiler de dinlemeye gelmişlerdi.
   Twitter'dan öğrendiğimiz kadarıyla yerli efsane Fuat Güner ve Kerem Görsev de kendisini dinlemek üzere konser alanında hazır bulunuyorlardı. Az verenin candan, çok verenin maldan vermiş olduğu su götürmez bir gerçekti. Eskiden koltuksuz konserlerin biletleri belirli bir fiyatla satılır, sahne önünde yer kapmak isteyenler de erkenden kuyruğa girerlerdi. Sevdiği sanatçıyı kanlı canlı dinleyecek olmanın heyecanını taşıyanlar, genellikle sahneye çıkan kişiye ilk şarkıdan itibaren eksiksiz eşlik ederlerdi. Ammavelakin sahne önlerini, biletleri yüksek fiyatlardan satılmaya başlayalı beri, sırf sosyal etkinliklerden geri kalmamacıların istila etmesiyle birlikte bu değişti. Şimdi sahneye çıkan sanatçılar, yüzlerini seçebildikleri arasında, şarkılarına eşlik edebilen çok az kişi görebiliyor. Bu kişiler de her nedense  tezahüratlara ve alkışlara pek isteksiz yanaşıyor. Nedendir, bilinmez.
    Konserle ilgili söyleyeceğim ilk şey; 'Hayır, Stevie Wonder İstanbul konserinde 'Part Time Lover'ı söylemedi'. Altını önemle çiziyorum zira konsere gelen herkes, etrafındaki kalabalık içindeki  en az bir kişiden bununla ilgili yakınma duymuştur diye tahmin ediyorum. Meslektaşlarından  İstanbul'u dinlemiş, hatta İstanbul'a kesinlikle gelmesi tavsiye edilmiş olan Stevie Wonder sahneye konser kapısı önünde satılmakta olan, üzerinde kendi adı yazılı bantlardan birini takarak çıktı. Sahnenin ortasındaki mikrofonuna ağır ağır ilerlediği sırada, İstanbul seyircisi onu güçlü bir tezahüratla karşıladı. İlk 3 şarkı icra edildiği sırada ben tam olarak ne olduğunu anlayamadım desem, sanırım abartmış olmam. 
Resim yazısı ekle
  Stevie Wonder'ın 14 Eylül'de İstanbul'da konser vereceği ilan edildiğinden beri, beni saran heyecan şimdi de ağzı açık ayran budalası gibi etrafa bakmama neden oluyordu. Konsere gelmeden önce gördüğüm herkese Motown günlerini anacağımızı söylemiştim. Duyanlar ne anlamışlardı bilemiyorum ancak ben, Stevie Wonder'la birlikte İstanbul'dan Michael'a göz kırpacağımızdan emindim. Nitekim kendisi de 'Micheal'ı anmadan olmaz' diyerek 'The Way You Make Me Feel'i söylemeye başladığında çocuk gibi sevindim. Sahnede onu en az benim kadar seven ve benden şanslı olarak şahsen tanımış biri vardı. Küçükçiftlik Park'taki 9 bin kişi şarkıya kah dans ederek, kah söyleyerek eşlik etti. İnanın bana Stevie de, seyirci de paylaşmış olduğum videodaki performanstan çok daha iyiydiler. Ardından da 'Michael Jackson, Michael Jacksonnn' diyerek seyirciye ritm tutturdu.


      Konser sırasında yaşadığım en mutlu anlardan biri Stevie Wonder'ın 'It's all about love. Don't talk about it, just be about it' diyerek, tıpkı sevgili Michael gibi sevgiden çekinmeden, içinden geldiği gibi söz edebilmesiydi. 9 bin kişiye de aynı sözleri üst üste onlarca kez söyletti.

    Stevie Wonder'ı izlerken, yanıma ufak bir kız çocuğu yanaştı, elimden tuttu. Ben de ona gülümsedim. Birlikte yıllar önce dinlediğimiz şarkılara eşlik ettik. Beş yaşındaki Audrey benden daha keyifliydi zira seyirci de, arka sıralardakilerin görebilmesi için ekranları bir zahmet az daha yükseğe kurdurmamış olan organizatörler de onun umurunda değildi.
     Kızı Aisha'dan dinlediğimiz balladın ardından, Stevie 'My Cherie Amour'u söylerken, herhalde 13 yaşından beri süregelen kariyerinin en komik ve talihsiz anını yaşayarak mikrofona geğirdi. Öyle ufak tefek, kimselerin fark etmeyeceği bir sesten söz etmiyorum. Ancak ne seyirci Wonder'ı garipsedi, ne de kendisi bu olayın keyfini kaçırmasına izin verdi. Hadise Türk yemeklerine alışık olmayan Stevie Wonder'ın hassas midesine bağlandı, bitti. Mükemmel orkestrasıyla şarkıları çalıp söylemeye devam ettiler.


      Stevie Wonder'dan canlı canlı Bob Marley için yazmış olduğu 'Master Blaster'ı, 'Overjoyed'u, 'Don't You Worry About A Thing'i, 'Signed, Sealed, Delivered, I'm Yours'u , 'Sir Duke'u, Marvin Gaye'in 'How Sweet It Is'ini, doğumgünü yaklaşmakta olan John Lennon'ın 'İmagine'ını, 'Superstition'ı, 'Happy Birthday'i, 'Higher Ground'u dinledik. 'You Are The Sunshine Of My Life'a karşı seyircinin ilgisizliğine tepkisiz kalamayan Wonder, 'Madem öyle alın size!' dercesine şarkının orta yerinde 'I Just Call To Say'e geçiş yaptı. Seyirci de lapin gibi atladı nitekim, yüzlerde bir gülümseme hep beraber seni seviyorum demek için arayacağımız kişileri düşünmeye daldık. Wonder da 'İstanbul I just came all the way to sing for you' diyerek bizleri şereflendirdi.

    Bir ara saçlarına taktığı şeytan minarelerine dikkat kesildim. Gülümsedim. Çocukken Marmara Adası'nda dalıp da denizden çıkardığım, pek sevdiğim, ancak neredeyse varlıklarını unuttuğum şeytan minarelerini hatırlattığı için tuhaf bir hisle doldum. Benimle birlikte yüzlerce kişinin kendi kişisel tarihlerine yaptıkları yolculuğun, onlara da hüzünle karışık bir mutluluk vermiş olduğundan eminim. Bu nedenle 40. yaşını kutlayan İKSV'ye ve 5. İstanbul Caz Festivali'nden bu yana 'Garanti Caz Yeşili' markasıyla onlara 15 yıldır destek veren Garanti Bankası'na, yakında Türkiye'ye geleceğini söylemesinin üzerinden 23 yıl geçmesine rağmen, Stevie Wonder'ı bizlerle buluşturdukları için teşekkür ederim. 
    Konserin en çok eşlik edilen şarkılarından 'Isn't She Lovely', bisin ilk şarkısıydı yanlış hatırlamıyorsam. Çocuklardan söz etti Wonder, onların değerinden. Bir ara da İstanbul'da tekrar 2 konser vermek istediğini söyledi; bir tanesi engelliler yararına, bir diğeriyse sadece kendi keyfi için. 'Another Star' ve 'I Wish'i de dinledikten sonra, Stevie Wonder ve orkestrası sahneyi terk etti. Bir grup seyirci ise rodiler enstrümanları toplarken bile tezahürata devam ettiler.



    Sesi değil, performansı da değil, heyecanı hiç değil ama ne yazık ki yüzü yaşlanmıştı Stevie Wonder'ın... O nedenle yurt dışında ya da umarım içinde yakınlarda bir konserine denk gelirseniz, yaşayan bir efsanenin varlığına şahit olmaktan kendinizi mahrum etmeyin derim. Bir de; sen arayı açmadan, yine gel Stevie Wonder!
     
      
    
     
        

1 yorum:

  1. Güzel yazı olmuş. Twitter'da paylaştığınız için çok teşekkürler. Benim izlenimlerim de http://www.tst.gen.tr/konser/steviewonder.htm adresinde bulunmakta...

    YanıtlaSil