9 Eylül 2012 Pazar

Emel Sayın - Kuruçeşme Arena 08.09.2012

 8 Eylül gecesi Red Hot Chili Peppers konseri için santralİstanbul'da olacağımı zannettiğim günlerde, Kuruçeşme Arena'da aynı gün Emel Sayın konseri olacağı haberini aldım. Düşündüm, taşındım; babamları da yanıma alarak dünya gözüyle Emel Sayın'ı sahnede kanlı canlı görmeyi, RHCP'ye tercih ettim. 'İyi ki de öyle yapmışım' diyorum şimdi.
  RHCP tayfasından gelen haberlere göre, kendilerini bir Blue-ray konser DVD'si alıp, dev ekranda seyretmek, en azından 1. kategoriden bilet alıp da elalemin ensesini seyretmekten iyiymiş. Nitekim, Emel Sayın'ı herhangi bir suretle DVD'den seyretmek de mümkün olmadığından; esasen bana sorarsanız aslında ben 'kaçırılmayacak bir deneyim yaşayan' oldum. Türk Sanat Müziği'nin en güzel kadını sahneye çıkarak Abdülkadir Meragi'nin 700 yıl önce bestelediği ilk musiki eserlerinden birini icra etmeye başladığında, ben de 'Sultan-ı Yegah' olduğum iddiasını kanıtlamış oldum.

   Babaannem ve Öztürk Dedemle pazar günleri gittiğimiz pikniklerin, Müberra Teyze'mle çıkılan tatillerin fon müziğiydi Emel Sayın. Arabalarda teyplerin olduğu, kasetlerin döne döne dinlendiği 80'lerin sonu, 90'ların başlarında şansa dinledi bizim nesil Emel Sayın'ı, Nalan Altınörs'ü, Zekai Tunca'yı. Osman Yağmurdereli'nin yapımcı değil şarkıcı olduğu, biri birilerine bakıp durduğu zamanlar. Çocukluk... 
   Emel Sayın 8 Eylül gecesi sahneye üzerinde Zuhal Yorgancıoğlu'nun İzmir'den gönderdiği antika kaftan ile çıktı. Yorgancıoğlu yolladığı kaftanın değerinden bahsederken kullanmış bu sözü; 'antika'. Emel Sayın da 'Antika mı? Aaa bak antika bana çok yakışır' demiş; 'İçi dışı antika dedim, öyle de oldu galiba' diyerek Arena seyircisini de ilk kahkahalarına boğdu. Emel Sayın'a sahnede Garanti Bankası Türk Sanat Müziği Korosu ile Beyoğlu Klasik TSM Derneği üyeleri  'gönüllü' olarak eşlik ettiler. Gözlerimin Selçuk Tekay'ı şef olarak aradığı gecenin kurmayı ise Namık Taşpınar'dı.

   İlk genç kızlık günlerimden bu yana su içerken kendi kendine şaha kalkan küçük parmağımla, dans ederken ahenkle hareket eden ellerime ilham veren kadın olduğunu düşündüğüm Emel Sayın ilk 3 şarkısını peşpeşe icra etti. Gönlüm ondan 'Eller eller'i de canlı canlı dinleyebilmeyi dilerdi. İkinci eser Hacı Tahsine Hanımefendi'nin 'Erler Demine Destur Alalım' isimli ilahisiydi. Emel Sayın bu eseri icra ederken, sahnede semazenler de sema ettiler. Üçüncü eser ise Dede Efendi'nin TSM'nin ilk valsi olan 'Yine Bir Gülnihal'iydi. 
       Emel Sayın üzerine daha 'çağdaş' bir şeyler giymek üzere kulise gittiğinde, biz de korodan 'Nihansın Dideden', ' Darıldın Mı Cicim Bana' ve 'Açılan Bir Gül Gibi'den oluşan potporiyi dinledik. 
    Ülke olarak yaşadığımız bu acı, hüzünlü günlerde sahnede oluş nedenini, seyircisine sevgi ve saygısını göstererek ' Öyle mutlu oldum ki sizleri görünce, siz geldiniz ya, ben de onun için buradayım' diyerek dile getirdi. Sahnede hanımefendiliği, güzelliği, zerafeti, nezaketi ve billur gibi sesiyle bir Diva duruyordu. Öyle ki Emel Sayın'ın sahneye dönerek seslendirdiği dördüncü şarkı olan 'Menekşelendi Sular, Sular Menekşelendi'yi dinlerken gözyaşlarıma hakim olamadım. Sonradan internetten yaptığım araştırma sonucunda şarkının bir Vecdi Gönül, Saadettin Kaynak ortak eseri olduğunu öğrendim. Zaten Saadettin Kaynak çocukluğumdan beri tabir-i caizse gönül telimi titretir, durur. 

   
   Seyircilerin arasından fırlayan, orta yaşın üzerindeki bir kadın izleyici 'Seni çok seviyorum ben, senin için Sivas'tan geldim' diyerek yüzümüzü güldürdü. Emel Sayın seyircisinin sevgi gösterisini de, sanki Prenses Sissi'ymişcesine karşıladı. Öyle nazik, kibar, şefkatli... Aklıma annemin, bundan yıllar önce sahip olduğu Akatlar'daki Zeyno Mantı günlerinde Emel Sayın'la bir arkadaşlıkları olduğu geldi. O arkadaşlığın kıyısı, köşesinden hiç kendisiyle tanışmamış olduğuma çok üzüldüm.
     'Kalbe Dolan İlk Bakış Unutulmaz, Unutulmaz' ile 'Rüyalar Gerçek Olsa'yı ardarda dinlerken, denizcileri güzel sesleriyle büyüleyen sirenler geldi aklıma. Ancak sirenler, sesleriyle büyüledikleri denizcilerin gözüne güzel görünürlerdi. Oysa ki Emel Sayın güzeldi, gençken olduğundan bile güzeldi; çok güzeldi.  'Kalamış'ı belki de milyonuncu kez dinlerken, 'İstanbul'u sevmezse gönül, aşkı ne anlar' sözlerini bir kez daha iliklerime kadar hissettim. Aradaki gazeli de Adnan Yavuzer, en az Zekai Tunca kadar güzel icra etti. Böylelikle de konserin nihavend makamından şarkıları sona erdi. Herkesin çok sevdiği beyati eser 'Benzemez Kimse Sana' ile konser devam ederken, bu gece burada olduğum için kendime teşekkür ettim. Bir Cem Karaca'yı, Müzeyyen Senar'ı, Zeki Müren'i hayatlarına denk gelmişken bir kez olsun seyretmemişliğin pişmanlığını, Emel Sayın için hissetmeyecektim. Ne güzel! :) 




      Konser esnasında Emel Sayın'a çiçek veren minik Zeynep'le aralarında geçen dialog sayesinde kendisinin bir 'Yalan Dünya' izleyicisi olduğunu da öğrenmiş olduk. Öpücük faslı sırasında minik bir Orçun taklidine bile şahit olduk. 'Mehtaplı Gecelerde Hep Seni Andım'ın ardından, 1986 yılının Aralık ayında piyasaya çıktığında bir 'Oynama Şıkıdım Şıkıdım', bir 'Şımarık' kadar büyük bir hit olmuş olan 'Yağdır Mevlam Su'yu seslendirdi.  Bu vesileyle eğer bu yazıyı okuyorsanız ve Sezen Aksu'nun 'Sen Ağlama'sının sözlerini bile bilmeyecek kadar küçük yaştaysanız, o dönemin bir diğer hiti, Zekai Tunca'yı, Zekai Tunca yapan 'Kanımda Kıvılcım'ı da bir dinlemenizi tavsiye ederim. 
     Ben konsere giderken içimde her nedense Tarkan'ın sahneye çıkacağı gibi bir umut besliyordum. Bu pek tabii ki,  Tarkan'ın yıllar önce Rumeli Hisarı'nda verdiği ve benim kaçırdığım için yıllardır babamı affetmediğim konserdeki 
performanslarından beri beklediğim bir andı. Ammavelakin muradıma eremedim. Emel Sayın bir sürprizden bahsederken pek bir heyecanlandım ama Pop Müziğin 'Prensi' sözleriyle anılan kişinin Tarkan olamayacağı aşikardı. Yıkılmadım, merakta kalmayın ayaktayım. Sahneye güzel ses rengi ve şirinliğiyle Yalın çıktı, Emel Sayın'a hayranlığını dile getirdi ve bir klasik olarak 'ben şu kadarcıktım'lı cümleleri kurdu. Ancak onun cümlesi 'Artık atabildiğim kadar boy attım. Zaten bu kadarım' diyerek minikliğini daha da bi şirinleştirdi. Beraber Selami Şahin bestesi 'Muhtacım'ı söylediler.


    Türk Sanat Müziği şarkı listelerinin olmazsa olmazı 'Çile Bülbülüm Çile'nin ardından, moda tasarımcısı Tanju Babacan'dan, kendisi için yaptığı kasığına kadar yırtmaçlı elbiseyi böyle bir zamanda giyemeyeceği için özür diledi. 'Hepimizin içinin bu elbise gibi olduğunu biliyorum' dedi üzerindeki yarısı siyah, yarısı beyaz elbiseye gönderme yaparak; 'İçimizin bir yanı karanlık, bir yanı aydınlık. Ancak her karanlığın ardından elbette bir aydınlık gelir. Gelecektir.'
      Bu andan sonra Emel Sayın'ın hepimiz için gönlümüzde başka bir yere sahip olmasına sebep olan Yeşilçam günlerini anmaya geldi sıra. Emel Sayın, Münir Özkul, Tarık Akan, Ediz Hun, Cüneyt Arkın gibi isimlerle beraber tam 15 filmde oynamış. Ancak bu 15 film için tam 100 şarkı bestelenip, söylenmiş. Bu konser için de o şarkıların içinden hangilerini seçeceklerine, kendisine çok teşekkür ettiği Taşkın Sabah'la birlikte karar vermişler. Emel Sayın kendisini Kemal Sunallar, Metin Akpınarlar, Zeki Alasyalar, Hulusi Kentmenlerle birlikte oturup kalktığı için kıskandığımız yetmiyormuş gibi, geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Metin Erksan'la anılarını anlatarak beni iyiden iyiye krize soktu. Metin Erksan inatla bir otriş iliştirtirmiş Emel Sayın'ın elbisesinin üzerine, illa bir çicek kafasına. O sade elbiselerin üzerine olsun, bir renk olsun diye eklenen aksesuarlar nedeniyle o filmlerde hep rüküşümdür dedi ve o filmlerin şarkılarını söylemek için 'rüküş' oldu. Rüküş olması için omuzlarına bir otriş atılırken, kulisten elinde çiçekler ve bir fırça ile, çocukluğu Bağdat Caddesi'nde geçen benim için oldukça nostaljik bir karakter olan Kırık Tarak Ali çıka geldi. Emel Sayın'ı 'My Fair Lady'de Eliza Doolittle'ın dönüşümünden önceki haline çevirdiler.
     Film müzikleri rahmetli Yıldırım Gürses'in 'Feryat'ı ile başladı. Ekranda filmlerinden sahneleri izlerken 'Yalancı Yarim', 'Feride', 'Rüzgar', 'Öyle Sarhoş Olsam Ki', 'Gülizar', 'Tövbeler Tövbesi' ve 'Senden Başka'yı dinledik. Burada sizlerle bir anekdot daha paylaşmak istiyorum; Feryat isimli Cüneyt Arkın yönetmenliğindeki filmde bir sahne vardır; Emel Sayın, Cüneyt Arkın'ın kafasına kütükle vurur. Ancak tuhaf biçimde sahnede Cüneyt Arkın'ın suratında hiç bir ifade yokken, Emel Sayın'ın canı yanıyor gibidir. Meğerse bunun bir sebebi varmış! Cüneyt Arkın gerçekçi olması için Emel Sayın'ın kafasına kütükle gerçekten vurması için ısrar etmiş, sonunda da ikna etmiş. Emel Sayın Cüneyt Arkın'ın kafasına kütükle gerçekten vurunca, yarılan başından akan kanlar da gerçekmiş.

' Alkışlar benim için en güzel musikidir'

       Konserin kapanışı, fişekli, ateşli, dans şovlu 'Mavi Boncuk' ile gerçekleşti. Ancak seyircinin çoğunluğu  ne yazık ki yine 'bis' den bir haberdi. Emel Sayın sahneyi terk etti, bir daha da geri gelmedi. Beni, oturduğum yerde büyülenmiş biçimde bıraktı, gitti.
      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder